Günümüz dünyasında cep telefonları artık hayatımızın her anında bizimle. Önceleri sadece konuşmak için konuştuğumuz bu cihaz ile şimdilerde tüm günlük işlerimizi yapabiliyoruz. Hatta öyle ki artık telefonla fotoğraf ve video çekmek veya internete girmek bizim için çok sıradan hale geldi. Şimdilerde akıllı telefon mucizesi sayesinde kullandığımız uygulamalar aracılığıyla faturalarımızı yatırabiliyor, bankacılık işlemlerimizi kolayca yapıyor, sosyal ağlara tek bir tuşla, daha doğrusu dokunuşla, bağlanabiliyoruz. Yani hayatımızı bu kadar kolaylaştıran akıllı telefonlar sayesinde artık birçok işimizi yorulmadan, çok kolay ve hızlı bir şekilde halledebiliyoruz. Tüm bu gelişmeler sayesinde artık telefon ayrılmaz bir parçamız haline geldi.
Telefonların kullandığı teknoloji ve bizlere sunduğu hizmetler noktasında yaşanan bu baş döndürücü gelişme telefonların şekillerinde de aynı düzeyde devam ediyor. İlk zamanlar oldukça büyük olan tuşlu telefonlarımız vardı. Sonraları bunların yerini daha küçük tuşlu telefonlar aldı. Zaman geçtikçe telefonların boyutları küçülmeye devam etti. Öyle ki bir dönem avuç içimize sığacak kadar küçük telefonlar üretilmeye başlandı. Sonraları ise telefonların içerisine kamera yerleştirildi. Bu sayede cep telefonu aracılığıyla fotoğraf çekme deneyimini yaşamaya başladık. Daha sonra cep telefonu aracılığıyla internete girebilmemize imkân tanıyan modeller ile sürdürdü gelişimini cep telefonları. 2007 yılına geldiğimizde ise Apple şirketi tüm telefon piyasasını alt üst eden bir teknoloji ile insanların karşısına çıktı. Apple’ın kendi ürettiği ve İphone ismini verdiği dokunmatik ekranlı akıllı telefonlar piyasaya çıktığı andan itibaren tüm cep telefonu piyasasında deyim yerindeyse bir patlama yaşandı. Öyle ki üretilen bu akıllı telefonun satışları yüzünden, daha önceleri cep telefonu piyasasında neredeyse tek söz sahibi olan Nokia şirketi bile batma noktasına geldi. Daha sonraları akıllı telefon teknolojisine ayak uyduran ve üretimlerini bu yöne kaydıran Samsung gibi şirketler de cep telefonu piyasasında kendilerine yer edinmeye başladılar. Ancak akıllı telefonlar konusunda 2007 yılının önemli bir dönüm noktası olduğunu belirtmek isterim. Bu yılda çıkarılan akıllı telefonun en önemli özelliği ise dokunmatik ekranlı olmasıydı. Çünkü telefon üzerinde artık tuşlar yer almıyordu. Zaten o tarihten itibaren de artık neredeyse tuşlu telefon üreten firma kalmadı. Dokunmatik ekranlı telefonlar kullanıcılar tarafından o kadar ilgi gördü ki sektördeki tüm üreticiler artık dokunmatik ekranlı telefonlar üretmeye başladılar.
Telefonların şekillerinde yaşanan tüm bu gelişmeler sonrası artık günümüzde hangi telefonun kaç inçlik dokunmatik ekran kullandığı, ekran çözünürlüğünün ne olduğu vb. sorular sorulmaya başlandı. Artık cep telefonları arasındaki rekabet söylediğimiz bu ekran özellikleri üzerinden yürümeye başladı. Tabi ki bunun yanında telefonun sahip olduğu kamera özellikleri, telefonun kullandığı işletim sistemi, yine telefonda kullanılan RAM özellikleri, cep telefonları arasında ayırıcı özellikler olarak karşımıza çıkıyor. Bunun yanında günümüzde cep telefonlarını hiç yanımızdan ayırmadığımız için cep telefonlarının ağırlığı ve boyutları da önemli hale gelmeye başladı. Artık telefon üreticileri mümkün olduğunca hafif ve ince telefonlar üretmeye başladılar. Burada sizlere dünyanın en ince telefonundan bahsetmeye çalışacağım. Dünyanın en ince telefonu olan Vivo X5 Max’in geçtiğimiz günlerde tanıtımı yapıldı. Çinli bir firma olan Vivo tarafından üretilen bu telefon 4.75 mm’lik inceliği ile şu anda dünya üzerindeki en ince telefon. 5.5 inçlik dokunmatik ekrana sahip olan bu telefon, 1.7 GHz hızında çalışan 8 çekirdekli bir işlemci ile çalışıyor. Ayrıca cihaz üzerinde iki adet kamera bulunuyor. Arka tarafında bulunan kamera 13 MP iken ön tarafında bulunan kamera ise 5 MP. Cihazın bu özelliklerine bakınca inceliği dışında şu anda piyasada mevcut olan akıllı telefonlardan üstün bir yanını göremedim. Bu nedenle kullanıcılar arasında ne kadar tercih edileceğini ben de merak ediyorum.
