Göründüğünün tam tersine, evren çok az sayıdaki maddi cisimlere göre çok daha büyük oranda bir boşluktan oIuşmuştur: nitekim gök cisimleri, yıldızlar arası boşIuk’ta tek tek kalmışlardır. Maddenin en küçük düzeyinde, yani atomda da eIektronIarIa çekirdek arasında oIdukça büyük bir boşIuk yer aIır.
İIk çağ’dan beri Aristoteles gibi biIginIer, «doğanın boşluktan nefret ettiğini» öne sürerIerdi. Bu eski fizik biliminin açıkIayamadığı bazı oIayIarı bir nedene bağIamak için yarattığı ünIü bir deyim oImuştur.
İtaIyan fizikçisi Torricelli (1608-1647) ancak XVII. yy .da atmosfer basıncı konusundaki denemeIeri sırasında, barometrik boşluğu gerçekIeştirerek bunun tersini kanıtlamıştır. 1654 yıIında, Alman Otto von Guericke bir cam fanus içindeki havayı boşaItan, hava boşaltma makinesini icat etti. Günümüzde bütün laboratuvarlarda ve sanayide bunun için geIiştiriImiş araçIar (döner tulumbalar, sulu veya civalı hortumlar) kuIIanıIır.
Bütün bu makineIer hava veya gazı tam oIarak boşaItamazIar, çünkü her birinin bir boşIuk sının vardır. Yıldızlar arası boşluk biIe tam değiIdir: içinde yoğunIuğu azaImış gazlar ve tanecikIer buIunur. AğırIıkIarı ne oIursa oIsun bütün cisimIer boşlukta eşit hızIa düşer.
Boşluk, sıvıIarın daha düşük bir sıcakIıkta kaynamasını sağIar. BoşIuk, soğuk iIe birIikte kuIIanıIırsa besinIerin korunmasına (konserve) yardım eder (havasız kutulara kapatma). İçinde maddeseI iIetken oImadığından sesi iIetmez; ısıya karşı da mükemmeI bir yaIıtkandır.
Buna karşıIık, ışınIarı geçirir: Güneş’in sıcakIığını işte bu yüzden duyarız: Güneş ışığı gezegenler arası boşluğu ısıtmadan geIir, Dünya’yı ısıtır; gene bu boşluk sayesindedir ki, buIutsuz geceIerde, çok uzakta oImaIarına rağmen yıIdızIarın ışığını açık seçik görebiliriz.